İnanç...
Bedenime çöken çaresiz yorgunluk ve göz kapaklarımdaki ısrarlı kapanışa rağmen, izledim filmi. Uzun zamandır izlemiyordum aşk filmlerini, her ne kadar bu kategorideki filmlere özel bir ilgim olsa da. Filmin esas konusunun çevresindeki geçen olayların, açıkça rahatsız edişi, anlatılan aşk ve tutkunun değerini görmemi engelledi. Belki de artık hiç bir aşka inanmıyorumdur. Hiç bir aşkın en yücesi ve ölümsüzü olacağına inanmıyorumdur. Etkileyici sahneler elbette vardı, ama hepsi gerçek aşkın çok uzaklarda ve ulaşılmaz bir yerde olduğu gerçeğini değiştiremeyecek seviyede idiler.
Yemyeşil, uçsuz bucaksız ovaların mükemmel manzarasıyla doğan güneşi seyreylediğimiz o ılık ve temiz, dingin ve sakin sabahlara çağırdılar beni... Pencerenin önünde oturup, uzaklara bakmak, baktığın halde görmek. İçinden konuşmak. Sadece susmak istiyorum. Yağmurun ıslattığı bedenlerdeki susuzluğu ve yokettiği bekleyişi özlüyorum.
Yemyeşil, uçsuz bucaksız ovaların mükemmel manzarasıyla doğan güneşi seyreylediğimiz o ılık ve temiz, dingin ve sakin sabahlara çağırdılar beni... Pencerenin önünde oturup, uzaklara bakmak, baktığın halde görmek. İçinden konuşmak. Sadece susmak istiyorum. Yağmurun ıslattığı bedenlerdeki susuzluğu ve yokettiği bekleyişi özlüyorum.

1 Comments:
ae fond kiss'i deneyin bir de. hatta sıradışı senaryosuna rağmen the lake house'u. yalnız bir şartla mümkünse sinemada değil daha sakin bir ortamda sindirerek izlemeli.
Yorum Gönder
<< Home