Çarşamba, Kasım 29, 2006

Düşüntü.

Başımı arkaya yaslayıp, tavanı görüş alanıma oturtuyorum iyice. Giydiğim kazaktan birşeyler batıyor, elim boynuma gidiyor, boğazıma takılıp kalan bir takım yoklukları farketmeden geçemiyorum.

İşsel sorunlarla meşgul olup, içsel kavgaları perdelemek telaşından, günlük planlı koşturmaları yaşayıp, dönemsel hesapların gölgesinden, nereye doğru ilerlediğimi düşünüp, gelecekle ilgili varmak istediğim kapıları düşünüp, rahatlamaya çalışıyorum.

Bu süratin, ilerde kişisel mutluluk hedeflerime getireceği katkıyı şimdiden öngöremesem de, geçmesi gereken bu sıkıntılı zaman dilimlerini aşmamda faydası olacağını hissediyorum.

Gerçi inanç olarak, son zamanlarda, dünya üzerindeki hiç bir nesnenin, hiç bir şekilde beni şaşırtamayacağı düşüncesi yerleşti fikrime, ancak kelebek etkisi denilen soyut dalganın, somut dürtülerini de bir kenarda bekletme ihtimalini, ihmal etmiyorum. Yeri gelince kutunun kapağını açıp, pozitif giysilere bürünmek için, bir de tebessümleri yüzüme monte etmeye gerek olmadığı zamanları yaşamak sırası da gelir diye. Umut diye birşey var, her nefes alışta diğerini de ardından alabilme arzusu ve bu umut hissiyatını, fikrinden uzak tutmanın imkanının olmadığı, şu "herşeye rağmen" düşüncesi...

Gene de benim boğazımda takılan o şeyleri, yok saymama imkan yok. Olmayan diğer bir sürü şey, olsa, oldurulsa bile, ben hala o heveslerin derdinden kendini alamıyor olmanın sıkıntısı ve hüznü içinde, görüş alanımı incelemeye devam ediyorum.

Yok, yok, herşey saçma, anlamsız, flu, uzak ve yok. Aslında yoktu belki de.

Neyse,

İçerde yağan yağmura rağmen, dışarda güneş var. Üstelik deniz çarşaf gibi. Tamam, bu da güzel bir şey olsun bakalım.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home