Cumartesi, Haziran 26, 2010

Issızlık


Issız adam film müziği, filmdeki karakterle bir yakınlığı hissedilemeyen bir müzikti bana göre. Çağrıştırdığı hüzün fırtınaları, su damlalarının sessiz çığlıkları, beyazlamış saçların yüzüne yansıttığı huzur siması, kımıldamadan geçen dakikalarda yüzlerce düşüncenin dörtnala koşuştuğu zihinlere daha uygundu nedense. Dalıp gidilecek bir eylül sabahının serinliğini hatırlatıyor, özlemini bilen birini, kendisine davet ediyordu. Ardı ardına yaşanıveren kalabalık günleri silmeyi tercih edip, sükunet ve yorgunluk içinde, bireyin kendini hissetme çabası gibiydi. Gençken zaman olmamış da yapamamış, yaşlanınca da isteği kalmamış bir hayalin, ansızın radyoda çalıveren melodisi tadında. Ewtt, gözyaşı olacaktı elbette, onsuz dinlenmezdi bu müzik, filmdeki gibi bir kadın erkek ilişkisinin sızıntılarından ziyade, bir ömrün sona yaklaşan yüzleşmeleri, ölümle yaşam arasında bir adımlık mesafenin üzerinde, araf sarhoşluğuna verilebilirdi ancak. Gitmekle kalmak. Tercihi kendine ait olan tek seçenekti, beyninin ulaşabildiği tüm düşünce birikintileri arasında cevabı arayan, seçme hakkı aciz bir kula verilmiş en büyük tercihti bu. Neresi daha uygun, neresi kaderin, neresi tamamen sen, sonsuz insan yolculuklarından biriydi ve bir defaya mahsus bir yoldu bu.

1 Comments:

Blogger Zamanın Yolcusu said...

Teknoloji,sanat,bilim,akıl,inan.,duygu,düşünce.
Ya düşüncenin ötesinde ne var?
Düşüncenin ötesi ne???
Yazınız güzel...
Ve derin...

26/7/10 14:35  

Yorum Gönder

<< Home