Pazar, Ekim 17, 2010

şehir

Bir şehri, ismi yazan tabelasından, çok katlı binalarından, denizi ağacı veya doğasından, tanımanız mümkün olmuyor.

Bir şehri, meşhur yemekleriyle, tarihi kalıntılarıyla, kullanıma
dair eşyalarıyla bile de tanımanız imkansız.


O şehri yaşamanız gerekiyor. Biraz içerden olmalı hem de bu. Ara sokaklarına girin, minik dükkânlarda geçirilen saatlere yakından bakın. Belediye otobüsünde arka koltuklarda bir turu tamamlayın. Evlerin pencerelerinde, saksıların dizilişini fark edin. Karşıdan karşıya geçin, işporta tezgâhlarının renklerini, kaldırım taşlarını inceleyin.


Biraz daha ilerleyin, bir aşama daha. Bu kez şehri koklayın. Ağaçlarda, lokantalarda, gazete büfelerinde, deniz kıyısında, caddelerde, eczanede, kafelerde, parklarda, mezarlıklarda, adliyede, tamirci atölyelerinde, gece kulüplerinde, otobüs terminalinde, burnunuza dolan o havanın kokusunu hissedin.

Hala bir şeyler eksik. Hislere daha anlam katmak gerekiyor. Şehrin insanları. Paylaştığınız küçük veya büyük, bir şeyler var onlarla. Onların sayesinde kararınızı verebileceksiniz. Arabasını park ederken, çocuğuna seslenirken, ekmeğinizi uzatırken, boşalan koltuğu size gösterirken, asansöre binerken, gece sokakta yürürken, bir adresi sorarken, sigara dumanını savururken, yüksek sesle konuşurken, markette önünüze geçmeye çalışırken, gecenin ortasında araba kornasına basarken, yaz günlerinde tüm hayatlarını balkonda sürdürürken, karşıdan gelen hatunu süzebilmek için uzun farları açarken, çok fazla kilolarını dekolte giysilerle sergilerken, sabah siftahını sizden yaparken, “kime baktın yeğenim” derken, hastane koridorunda derdini kendiliğinden anlatırken, yanlışlıkla kolunuza çarptığında “pardon” diyebilirken, pastanede böreğin yanık kısmını size paketlerken, oturduğunuz yerde bakışlarıyla sizi çileden çıkarırken, hizmetteki bir sıkıntıyı aktardığınızda pişkince cevap verirken, yüzlerine bakın. Neler neler göreceksiniz. Tebessüm, ilgi, nefret, çekememezlik, görgüsüzlük, cehalet, saygısızlık, nezaket, bıkkınlık, yorgunluk, endişe, suçlama, yergi ve yargı… bazen saklı, bazen apaçık, ifadeler onlar. Şehir, insanlarda gizli belki de.

Eğer bunların hepsinde fark ettikleriniz, algıladıklarınız, size iyi geliyorsa, rahatsanız, o şehri yaşıyorsunuz demektir. O şehir size tanıdıktır.


0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home