Salı, Şubat 01, 2011

korku.


















Korku, ewtt.
Tam anlamıyla olmasa bile, yerine endişe, tedirgin gibi kelimeleri kullanmadığıma göre, gerçekten korkuyor olduğum bir kaç şey var. Çocukluğumdan beri fırtına ve şiddetli rüzgar, kalbimi küt küt atmasına yol açar ve bu his; çaresiz, yalnız kelimelerini tam anlamıyla hissetmeme sebep oluyor. Güvenli bir dört duvarın arasında olmak bile bu korkunun geçmesine yetmiyor, rüzgarın sesini duyduğumda, hayali atlar koşmaya başlıyor, ellerim daha da üşüyor ve az sonra zihnim kontrolü ele alınca, olmadık düşüncelere, günlük sıkıntılara gömülünceye kadar, yarış dewam ediyor.

Atlar yorulunca; gece, dizginleri alıyor eline. Uzun saatlerle ağır ağır ilerleyen dakikalar, gecenin de korkutucu yanını bırakıyor evime. Tüm yapılacaklar sınırlı kalıyor tamamlandıklarında bile. Uyku, geçici bir kurtuluş oluyor, 18 saat sonrasına kadar. Uyuyorum gömülür gibi, ortalıktan kaybolmak için, sessiz sedasız yok oluvermek için.

Uykum ilerledikçe, başlıyor sahneler oynanmaya, perde açılıyor. Kahramanlarım genelde annem, bazen babam, ara sıra da ikisinin de rolleri olan oyunlardan ibaret. Geçmişte birlikte geçirdiğimiz zamanların yerine, rüyalarımda üçümüzün paylaştıkları daha fazla yer kaplamaya başladı günlük hatırlanacaklar arasında. Normal bir hayat yaşıyoruz üçümüz, ben bu yaşımdayım, onlar da en son yaşadıkları yaştalar, devam ediyoruz ve mutluyuz, gerçekçi olaylar ve mantıklı senaryolarımız var ve ertesi sabah hepsini hatırlıyorum.

Ruya göremeyeceğim bir zaman dilimine girmekten korkuyor oluşum, pek çok duygumun da sonucu aslında. Annem ve babam bana ait son şey. Bana ait şeyleri yapamayacak olma korkusu, kendimi, sistemin ve onun canlı üyelerinin kontrolüne girme korkusu. Bu boyun eğişi neden yapacak olabilirim, tüm bu korkuları bir yana itecek bir istek olabilir mi. Kendimden bu derece uzaklaştırabilecek bir sahteliğe bürünebilir miyim? Hayat pek çok şeyi yaptırıyor biliyorum, kontrolü kaybettiğini anlıyorsun bir ara, geçerli görünen mazeretler buluyor beynin ve devam ediyorsun köleliğe. Çok istediğimi sandığım bir şeyi nefes nefese yapıp, sonra olmadan da olurmuş demekten korkuyorum. Kendime kalamamaktan korkuyorum, oradan buradan çekiştirilmekten, kendimi, koşturanların arasında koşuyor bulmaktan korkuyorum.

1 Comments:

Blogger dick laurent said...

fırtına ve şiddetli rüzgardan haz alıyorum, tüm o kasvetli havalardan ve kaostan.. ve en çok korktuğum ise aslında çoktan başıma gelmiş olan, tıpkı senin de söylediğin gibi; oradan buradan çekiştirilmek, koşturanların arasında koşuyor olmak..

2/2/11 15:48  

Yorum Gönder

<< Home