Pazartesi, Mayıs 30, 2011

Yüzeysel Zamanlar.

Sabah çok erken uyanarak, gecenin ileri saatlerine sarkmadan uykuya dalabilme işini kolaylaştırmayı amaçlıyorum fakat bedenim uykuya hala direniyor. Biraz uykum geldi fakat kelimelerin sıraya girmelerine engel olamıyor zihnim. Mario Levi, bir kıyıda kalmış, unutulmuş romanı “Madam Floridis Dönmeyebilir” i yazarken birkaç önsöz birden, her baskıda yeni önsözler yazarak kitabına lezzet katıyor, fakat benim asıl aldıgım tad; uzun cümlelerin içinde biteviye anlam girdaplarında dolaşmak, hatta başa dönmeden cümlenin anlamına muktedir olmakta gizli. Bir Anadolu şehrinde kendini bana rastlatıyor kitap ve adını okurken tozunu silkeliyorum. Ewtt üzerinde düşünülmüş veya hiç düşünülmemiş de olabilirdi ve tam bana göreydi bu isim. Gerçi bu formülüm her zaman tutmazdı mesela yeni bir işe başlamanın öncesinde aldığım, Erich Maria Remarque ın, yarın yeni bir gün isimli kitabı gibi. Yarın yeni bir iş, yeni bir gündü fakat kitaplar yeterli gelmiyordu hayatı güzelleştirmek için, kuvvetli enerjiler için ilave başka güçler bulmalıydık genelde, bulamadığımızda da suçu evrene atabilir, yolladığım mesajı geri çevirdi bahanesine de sığınma şansımız da hazırdı.

Aslında bazen tesadüfler de olmuyor değil. Yaşadığım şehre daha fazla anlam yuklemenin gereksizliğinden yakınıp dururken kendime ve bunu twittlere attırıp dururken, tam da ertesi günü bir başka şehirden iş teklifi alıvermek de nesi oluyordu? Üstüne üstlük görüşmede altıncı hissimin kuvvetli olup olmadığından dem vurulması da yüzümde hafif bir gülümsemeye sebep oluyorduysa da önemi yoktu bunların.

Neyse ki çabucak kayboluyor o tebessüm zira, gülünecek bir şey yok ortada. O sahte gülüşün içinde kendimi buluverince kanım donuyor ve hazırola geçiyorum. Koyduğum hedefler gerçekleşmeye, listelerde üstü çizilen satırlar çoğalmaya başlayınca bir şey hissetmeye başlıyorum. Tanrı mutlu olmanı istiyor. Tanrı yla beraber bir avuç yakın insan da aynı şeyi istiyor muhtemelen, fakat bu ruh haline izin vermeye hazır değilim sanırım. Hem mutlu olmak neye yarıyordu ki, geri gelecek bir şey yoktu ve ben onları çoktan kaybetmiştim, gerçekçiyim fazlasıyla ve mantıkla da oyun olmazdı. Çocuk değildik. Duygusal olmak da hep başka şeylerle karıştırılmıştı insanlar arasında ve ben asla onları umursamıyordum.

Sıradan bir kadın olmaya gayret etmek hakikaten zor. Üzerinde dusunulmeye değmeyecek hayat olayları ve zamane insanları üzerine yorulmak, oldukça çaba gerektiriyor. Yaşamasına izin verdiğim geçmişi ve beklemediğim geleceği, içtenlikle, evde kullanmadığım küçük odada tutmaya dewam ediyorum.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home